20 Temmuz 2015 Pazartesi

          sonsuzluğun kapısına dayandım

çaldım açan yok
               
              çaresiz döndüm geri

 avuçlarımı açtığım yalnızlığıma 

tüm dualarımı kabul eden o'na

                  beni kabul et diye yalvardım

gereksizce...

       içimde bir yerlerde, en başa dönmenin acısı

onca yolu gitmenin yorgunluğu omuzlarımda

                      hissedilmez ağrılar dizlerimde

sarılarak yattım yalnızlığıma...

  sabahında yeni ümitlerin beni beklediğini umarak..
      
   o gece sabaha kadar uyumamak nedir?

           anladım...

sabahı getiren gecenin hüznü çöktü gözlerime

   ve sel akıtan ırmaklar gibi göz yaşlarım boşaldı..

sırf gözyaşlarım değildi gözlerimden boşalan..

                     sana olan sevgimde gitti zerre zerre her gözyaşımda..

ve her sel damgası beni terk ederken

      nefrete dönüştü gözlerimden düşen her damlada

                     sabah uyandığımda yani senden kopup

sensiz yaşamayı öğrenmek zorunda kaldığımda

                  anladım ki sen artık bende değildin..

                                                ve bir daha da olmayacaktın...

sana yazacak cümlelerim vardı
parmak uçlarımda katlettiğim
sana söyleyecek sözlerim vardı
dilimin ucunda beklettiğim




mızrabın hırçın vuruşlarında
kahroldu sana dair duygularım
küllük giyotin oldu sigaralarıma
dudağımda divane olmayı isterken hemde





karanlığa meydan okuyan gülüşlerim vardı
alın yazımsın sanıyordum; kabuslardan uyandıkça
siliyorum şimdilerde alnımın, terini!





zahmet etme, ben kalırım geride
sen yoluna devam etmelisin
nasıl olsa geçecek bu günlerde
sakalımın yerinde güller yeşerecek elbette...
aslında gerçek insanlık acıma ve affetme duygusuyla ortaya çıkar.


bu yargıya dayandığımızda günümüz dünyasında gerçekten bir insanlığın olmadığını bize gösteriyor.

çünkü ;

insanlığımızı duygulara göre değilde körü körüne bağlandığımız fikirlere göre şekillendiriyoruz.

insanlığımızı ölen insanların ırkına,görünüşüne göre yönlendiriyoruz.

insanlığımızı yaşadığımız coğrafyaya göre değiştiriyoruz.

insanlığımızı başımızdaki siyasi liderlerin istediğine göre değiştiriyoruz.



ve bizler bu faktörlerden kurtulduğumuz an bu dünyada gerçek insan olarak yaşayabiliriz birer kukla ya makine gibi değil.



YAŞASIN İNSANIN İNSAN GİBİ YAŞADIĞI DÜNYA !





13 Temmuz 2015 Pazartesi

Öldürüldür gozleri insani
Gamzesi, kaşlari, saclari  
Hele ki gülümsemesi
Öldürür insani...                        
Gözlerinden akan yaşları
Gülerken belli olan gamzesi
Öldürür insani..
Tatli tatli hareketleri
Hep yakisan kıyafetleri
Öldürür insani..
Yay gibi kaslari                  
 Sarma gibi dudakları
Öldürür insani..
Sırma gibi saçları
Öldürür insani...
Bir kere seni seviyorum demesi

Ölümsüz eder insani

8 Temmuz 2015 Çarşamba

aşırı dozda gece almışım bugün kendimde değilim
ruhum bile terk etmiş bedenimi
aynadaki görüntüm bile yüz çevirmiş bana
gölgem bile peşimi bırakmış
gözlerim bile bulanıklaşmış
arkadaşlarım bile dağılmıştı
aşırı dozda gece almışım ben yine
bütün dünya erişimi yasaklamış bana
vpn yardımıyla bile giremiyorsun
kapalı bir kutuya kitlemişler beni
dünyada soyutlamışlar anlaşılan
aşırı dozda gece aldığım için
beni soyutlamışlar

aşırı dozda gece aldığım için
    beni sevmeyi bırakmışlar
saat tam 3:00 ve bizler tüm benliğimizle kendi kabuğumuza çekilmişiz.Kendi kabuğumuza çekilmişiz ama kendimiz olarak değil başkası olarak çekilmişiz.Başkalarının bize baktığı şekilde kendimize bakıyoruz bu yüzden çözüm üretemiyoruz sorunlara o yüzden hep aynı yerimizde sayıyoruz.


kendimiz olamıyoruz sanki başkası olunca çok konuşuluruz diye düşünüyoruz sanki başkası olunca dünyanın bütün sorunları biter sanıyoruz halbuki öyle değil olay özendiğimiz başkası olmaya çalıştığımız kişiler de başkaları olmak istiyor yani kimse memnun değil kişiliği ve benliğinden.


kişilik ve benlik ve insan puzzle gibidir aslında, öyle her insana olmaz. işte bizle bu parçaları eşleri olmayan yerlere koymaya çalışıyoruz her çalıştığımızda yıpratıyoruz puzzle'ları.


ve bizler ise çöplere atılmış olan yıpranmış puzzlelarız